1 Nisan 2023 Cumartesi

SİYASETİN YANLIŞ ANLAMALARI

Bu siyasetçilerin ağzından çıkan öyle sözler oluyor ki bazen anlamakta güçlük çekiyorum.

Vatandaşların sert tepkileri bile akıllarını başlarına aldırmıyor.

Böyle olunca hemen komplo teorileri başlıyor...

Komploları dinlemeyi sevsem de onlara kapılmayı pek sevmem, akıllıca da bulmam doğrusu...

18 Mart 2023 Cumartesi

AMERİKANCI BİR SİSTEM

AMERİKANCI BİR SİSTEM

Türkiye öyle bir seçim sürecine girdi ki, bu başka bir seçime benzemiyor.

"Tarihi bir seçim bu!..", laf salatalarına gerek yok.

Türkiye’de her seçim tarihi...

Sistem değişikliği ile gidilen bir seçimin siyaset yapma anlayışımızı bu kadar kökten değiştireceğini kimse beklemiyordu.

Yüzde 50+1 tüm siyaseti geri dönülemez bir şekilde değiştirdi.

Cumhur İttifakı bile değiştirdiği bu sistemden dolayı kendisini de değiştirmek zorunda kalıyor.

Bu zamana kadar Cumhurbaşkanı Yardımcılığı için sadece bir ismi görevlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefetin yedi isimli Cumhurbaşkanı Yardımcısı formülünü halkın çok da garipsemediğini görmesi siyasete yeni kapılar açacak.

"Nasıl anlaşacaklar?" sorusu benim de aklıma gelse de yetkinin tek kişide olacağı gerçeği eğer kazanacak olursa Kılıçdaroğlu’nun bu yetkisiyle rest çekebileceği gerçeğine yerini bırakıyor.

Zorluklar olacak tabii...

Önemli olan siyasetin o bildiğimiz kavgacı ve kıt çözümler ile milletvekili pazarlıklarından uzaklaşması...

Sadece, muhalefetin uzlaşabilmiş olması bile Türkiye’de demokrasi adına çok güzel bir şey....

Ama vatandaşın değişimleri garipsemeyip hemen kabul etmesi bence en önemli nokta...

Muhalefet, "Partili Cumhurbaşkanı olmaz!." diyerek çok eleştirdi ama geldiğimiz noktada partili Cumhurbaşkanını bizzat kendileri kullanır oldu.

Bu nedenle siyasetin bazen sistemi anlamayarak eski alışkanlar göstermesi nedeniyle geriden geldiğini görüyoruz.

Bu durum Cumhur İttifakı için de geçerli...



Tek Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile pratik çözümlere ulaşabilen Erdoğan’ın artık Cumhurbaşkanı Yardımcılığı adayları üzerinden seçim propagandasını açan muhalefete ayak uydurma zorunluluğu doğdu.

Her ne kadar şu an Türkiye’de tek başına en güçlü seçilmiş isim Erdoğan olsa da halk, gücün paylaşılmasını istiyor.

Ama Parlamenter Sistemi de istemiyor.

Kavgaların gürültülerin bitmesi iyi, fakat çözümlerde ortaklaşmanın da gelebilmesi lazım.

Ben bu konuda yıllardır Başkanlık Sisteminin bir gereği olan dar bölge ya da ön seçim sisteminin bir an önce devreye girmesini savunuyorum.

Bu kapsamda bir daha hatırlatmış olayım.

Yalnız çok ilginç bir durum var.

Daha önce baskın seçim diyerek ön seçim yapmayan Kemal Kılıçdaroğlu, bu seçimde de CHP’nin milletvekili listelerini ön seçim yapmadan belirleyecek.

Gerekçe yok.

Mevcut yönetimin "antidemokratik" yaklaşımlarını eleştirirken gerek partili Cumhurbaşkanı olmak gerek ise partisinin Genel Başkanı olarak görevde kalmak öncelik oldu. 

Ön seçimden vazgeçerek eleştirdiği şeye dönüşen bir Kılıçdaroğlu var.

Ülkenin daha fazla demokrasiye ihtiyacı var.

Bunu da buraya not etmiş olayım.

Ama şunu unutmamak gerekiyor.

Muhalefet önemli bir kapı açtı. ABD tarzı Başkanlık Sisteminin önü açıldı.

O zaman fiili durumu resmi hâle getirmek gerekiyor.

Güçler ayrılığı daha da keskinleştirilmeli...

ABD sistemine daha fazla yakınsamak şart!

“BEN DEDİM” DİYENLERE BİR BİLET ALAYIM

Muhalefetin dişli bir birliktelik içine girmesi AK Parti’yi de harekete geçirdi.

İbrahim Kalın ve Hakan Fidan isimlerinin Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak geçmesi ve Mehmet Şimşek’in ekonomiden sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görevlendirileceği açıklamaları Reuters’a yansıdı.

(Onlara gelmeden önce benim kulağıma gelmişti ama ne yaparsın köşe yazısının bir günü var.)

AK Parti’nin 2002 seçim beyannamesi ile seçime gireceği de iddia edildi.

Bence bu iyi bir şey olmaz.

21 yılda aynı noktaya gelmek bir başarı değil.

Neyse...

Yapılan anketlerde Kılıçdaroğlu’nun tek başına aday olmasıyla iki belediye başkanını yardımcı olarak yanına alıp bir kampanya yürütmesi arasında ciddi bir fark olacağını yazmıştım.

Nitekim yapılan ilk anket çalışmaları beni haklı çıkardı.

Son durumda Kılıçdaroğlu lehine pozitif yönlü fark olduğu görünüyor.

Yani daha önce söylediğim gibi iki belediye başkanını, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak kampanyasına eklemesi Kılıçdaroğlu için en iyi konfigürasyonu sağladı.

MERAL AKŞENER’İN ERKEN AÇIKLAMASI

Meral Akşener, muhalefetin mutabakatı sonrasında Fatih Altaylı’ya yaşananları anlattı.

Çok şey konuşuldu. Tartışıldı.

Ama kimsenin dikkat etmediği bir hususu gündeme getirmek bana düştü.

Akşener, ilk hedefinin "sistemi hemen değiştirerek erken seçime gitmek" olduğunu söyledi.


Hâlbuki bir gün önce imzaladığı belgede "5 yıl seçim olmayacağı" yazıyordu.

Yani bu demek oluyor ki Akşener seçimden sonra Cumhurbaşkanlığı konusunda nasıl bir sonuç olursa olsun Anayasa değişikliği ile ilgili AK Parti’nin kapısını çalacak.

Bakalım görelim.

NEDEN TÜRKİYE DEĞİL!

İçeride büyük olaylar oluyor ama dışarısı da memleketten farklı değil.

Pekin’de İran ve Suudi Arabistan’ın tarihi düşmanlığını bitirmesi büyük bir olay...

Bu adım Pekin’in yeni bir güç merkezi olduğunu gösterirken Suudi Arabistan’ın ABD’yi iyice denklemden çıkardığını da gösteriyor.

Türkiye’nin İsrail açılımının ABD’de istenilen sonucu vermemesi aynı zamanda Arapların da ABD ile uzaklaşması Türkiye’nin Arap halklarının gönlünü almak için İsrail ile yeniden "soğuk ilişki" dönemine gireceği düşüncesini bende uyandırıyor.

Ama daha önemlisi... Hem Şii hem de Sünni dünyasında önemli bir karşılığı olan Türkiye’nin neden bu rolünü Çin’e kaptırdığı gerçeği...

Bu iş Türkiye’nin uhdesinde olmalıydı.

FRANSA BİLDİĞİMİZ GİBİ...

Her fırsatta Türkiye’deki Kürtleri ayrılıkçılığa teşvik eden Fransızlardan yeni bir iki yüzlülük geldi.

Fransa’ya bağlı 350 bin nüfuslu Korsika Adası’nda, Korsikaca'nın resmî olarak kullanımı yasaklanıp ülkedeki tek resmî dilin Fransızca olduğu ve Korsika dilinin kullanılmasının anayasaya aykırı olduğuna konusunda bir mahkeme kararı alındı.

Macron, Afrika’dan geçen gün bir zılgıt yemişti.

Yakında Fransa için işler iyi olmayacak gibi görünüyor.

Belki bu durum Avrupa’daki Türk düşmanlığını bir miktar kırar ve AB konusunda Türkiye’nin önünü açabilir.

Bakalım.



18.03.2023 tarihinde Milat Gazetesi'nde yayımlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.





25 Şubat 2023 Cumartesi

İHTİYAÇ SİYASETİ DAYATIYOR

Depremzedelerin yaşadıkları sorunlar varken ve acılar henüz tazeyken siyaset ve gündem konuşmanın getirdiği yükü hâlâ üzerimde taşısam da mesleğim gereği memleketin meselelerine dair ortaya koyulacak farkındalık havuzuna katkıda bulunma zorunluluğum beni kalem oynatmaya itiyor.

28 Ocak 2023 Cumartesi

ADAYLIK SAVUNMASI HAZIR

ADAYLIK SAVUNMASI HAZIR

Altılı Masanın İYİ Parti ev sahipliğinde gerçekleşen 11.toplantıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aday olamayacağı ve buna ilişkin hukuki girişimlerde bulunulacağı kararı çıktı.

2007 yılında yapılan anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi anayasa hükmü hâline geldi.

11.Cumhurbaşkanı olarak “Kardeşim Abdullah” tabiriyle Abdullah Gül’ü öne çıkaran Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kararı Abdullah Gül’ün aynı zamanda Meclis’te seçilen son Cumhurbaşkanı olmasını sağladı.

24 Aralık 2022 Cumartesi

CHP’DE MİRAS KAVGASI

CHP’DE MİRAS KAVGASI

İmamoğlu hakkında alınan mahkumiyet kararı sonrasında Meral Akşener’in hemen yanına koşması ve Saraçhane’de mahkeme günü alınan kararla bir miting yapılması Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın isimler tarafından epey eleştirilmişti.

Saraçhane mitinginde CHP Genel Başkan Yardımcılarının otobüsün üstüne çıkmaması bu temkinli ve tepkili tavrı göstermişti.

Aynı yerde bir gün sonra Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’nın üyeleri ile ortak bir dilin geliştirildiği miting yapması İstanbul Belediye Başkanı’nı aslında bir nevi Altılı Masa’nın belediye başkanı hâline getirdi.

13 Aralık 2022 Salı

GARİP BİR YOLSUZLUK DOSYASI

Genelde makro ekonomi ve enerji ile ilgileniyorum.

Tarım gibi spesifik alanlara ancak birilerinin dikkatimi o yöne çekmesi ile yönelebiliyorum.

Bu alanda yakın zamanda dikkatimi çeken bir olay oldu.

Türkiye Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Platformu (TAHAP)’nun birkaç organizasyonunu takip ettim.

Kendi hâlinde bir şeyler yapmaya çalışan insanlar izlenimi edindim.

Fakat daha sonra gerek Kemal Kılıçdaroğlu gerek ise Doğu Perinçek, bu kuruluşun arıcılara yaptığı yolsuzluklardan bahsedince olayı araştırma sorumluluğum olduğu düşüncesine kapıldım.

Tarım alanında uzman meslektaşlarımdan Ankara’daki mağdurlarla bir görüşme ayarlamasını istedim.

Kısa zaman sonra bir görüşme gerçekleştirdim.

Uzun uzadıya olanları anlattılar.

584 milyon yolsuzluk yapıldığını söylediler.

İddia edilen rakam müthiş!

Evrak istedim.

Bana takriben 1,5 milyonluk ödeme evrakı verdiler.

Hemen peşine düştüm.

AK Parti ve CHP’li bazı vekillerle görüştüm.

Ayrıca konunun tarafı olan ya da adı geçen çoğu kişi ile temasım oldu.

En sonun da cevap hakkı gereği TAHAP Başkanı Mustafa Sarıoğlu ile uzun görüşmelerim oldu.

TAHAP Genel Başkanı Mustafa Sarıoğlu

584 milyon olduğu söylenen yolsuzluk rakamlarına rağmen TAHAP’ın yılbaşından bu yana hesap hareketlerinde 55 milyonluk bir hareket olduğunu verilen evraklarda gördüm.

Sonuç itibarıyla şunu söyleyeyim:

Taraflar hakkında beyanlarına göre halihazırda yolsuzluk ya da dolandırıcılıkla ilgili bir suç duyurusu bulunmuyor.

Cumhuriyet savcılarının çıkan haberler ve iddialara istinaden resen TAHAP Başkanından ifade almasının çok yerinde olacağını düşünüyorum.

Konu ile ilgili adı geçenler birlikte ortaya atılan iddialar, çok büyük bir vahameti ortaya koyuyor.

Devletin bu iddiaların üzerine gitmesi, kim kimi mağdur ettiyse muhakkak surette hesabını sorması çok ama çok elzem.

DOĞAL GAZDA TÜRK OYUNU

Piyasa boşluk kabul etmez. Eğer bir kâr fırsatı varsa muhakkak o birileri tarafından doldurulur.

Rusya’nın 155 milyar metre küp doğal gaz ihracatını sonlandıran Avrupa Birliği, gerekli teminin büyük çoğunluğunu ABD başta olmak üzere Cezayir ve Katar’dan LNG olarak karşılamaya çalıştığı bir süreç yaşıyoruz.

İtalya ve Hollanda gibi yaptırımı arka plana atan ülkelerin Rusya’dan aldığı LNG bile Rusya’nın boru hatlarından gelen doğal gazına alternatif olabilmiş değil.

155 milyar doğal gaz ihtiyacını ne LNG’den dönüştürecek tesis var de ne de yapılan tasarruflar bu ihtiyacı karşılayabilir.

Fırsat bu fırsat diyen Türkiye’nin talih kuşu ayağına geldi.

Nabucco projesiyle Rus gazına alternatif olması beklenen Türkmen ve Kazak gazlarını Avrupa’ya yâr etmeyen Rusya, hemen büyük anlaşmalarla bu ülkelerden gaz alma adımını atmıştı.

Riskin uzaklaştırdığını düşünen Rusya’nın karşısına Türkiye’nin Azerbaycan ile birlikte hayata geçirdiği TANAP çıktı.

16 milyar metre küpün sadece 6 milyarını alan Türkiye’nin 60 milyarlık tüketimi düşünülünce -çok da anlamlı olmayan bir sayı olsa da- hedef aslında hep daha fazlasıydı.

Nitekim bunu gören Rusya, Türk Akım boru hattı ile Karadeniz’den Avrupa’ya sevk edilecek 30 milyar metre küp kapasitede boru hattını inşa etti.

Türkiye’ye “al sana bir kaynak, bırak bu işleri” minvalinden bir adım olsa da Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte gelen Rus gazı yaptırımları, yepyeni bir imkân ortaya çıkardı.

Pas gelince gol atmamak olmaz.

Türkiye; Azerbaycan ve Türkmenistan ile Türkmen gazının Avrupa’ya ulaştırılma hedefini yani aslında maliyetinden dolayı gerçekleşmeyen Nabucco'yu harekete geçiriyor.


Rusya ile Avrupa’nın karşı karşıya gelmesini çok iyi kullanan Türkiye’nin bir enerji üssü olmasını sağlama politikası adım adım ilerliyor.

TANAP ve TAP hatlarına yapılacak eklerle birlikte ilk etapta Türkmen gazının Avrupa’ya ulaştırılması mümkün.

Rusya’nın satılamayan gazı Çin’e satması Türkmenlerin Çin’e gaz satma politikasını sekteye uğratabilir.

Bu nedenle Türkmenistan’ın projeye sıcak yaklaşması çok muhtemel...

Türkiye’nin böyle bir proje ile bölge sorunlarını çözmek için gücünü bir nebze daha artırması İran, Suriye, Irak, İsrail ve Yunanistan ile ilişkileri çok daha başka boyutlara getirme fırsatı anlamına gelebilir.

Bu fırsatı kaçırmamak gerekiyor.

Avrupa’dan yatırımlara finansal destek sağlanabilirse adımlar çok doğru bir hâl alır.

MİLYONER OLMA HAYALİ ENFLASYONA YENİLDİ

Geçen gün “Kim Milyoner Olmak İster?” yarışmasında 1 milyonluk sorunun sorulmuş olması istenilen heyecanı oluşturmadı.

Çünkü milyoner olmak artık bir işe yaramıyor.


Programın ilk çıktığı zamanlarda bu para ile on tane ev alınabilse de şimdi bir ev bile alınamıyor.

Bence programın adı artık “Kim Milyarder Olmak İster?” şeklinde değiştirilmeli.

Acı tabloyu da hepimiz kabul etmeliyiz...

FAİZ YANLIŞINA ÇÖZÜM

Çok ciddi bir döviz krizine doğru hızla yaklaşıyoruz.

Yapılan değerlendirmelere göre 200 milyar dolarlık bir kaynağı kuru sabit tutmak için kullandık.

Hâlbuki bu kaynak kasada tutulsa, şu an zaten piyasa faizi en fazla yüzde 13 olurdu.

Eğer finansal araçlar üzerine bir kontrol gerekiyorsa bence bunun yapılması gereken tek alan krediler olmalı.

Yurtdışında maaşıyla geçimini rahatça idame ettiren insanların kredi alması epey zor.

Zaten bankaların haftanın her günü çalışmamasının bir sebebi de bu...

Bankaların kaynaklarını yatırım yapılacak alanlara yönlendirmesine yönelik mevzuatlar oluşturulmalı.


Bu saatten sonra ev ihtiyacı da kalmadı.

Lüks ev ihtiyacı için kredi kullandırılmasının da bir anlamı yok.

O zaman ekonomiyi geliştirmek için girişimcilik ve üretim yatırımı için kredi musluklarının açılmasından başka bir yol kalmadığı görülüyor.

İthal ikame sağlayan alanlarda devletin faiz desteği verdiği krediler ile yürütülen bir süreç yıllara sari olacak şekilde Türkiye’nin yükselmesi sonucundan başka bir yere çıkmayacaktır.

Kredi ve kredi kartı limitleri düşürülüp insanların ihtiyaçlarını sağlayacak kadar asgari ücret verilmesi finansal sistemi rahatlatacağı gibi sürdürülebilir ve katma değerli bir ekonomi kurulmasını imkân tanıyacaktır.

Böyle yürütülecek ekonomi yönetiminde tek ihtiyaç ARGE olacak. Bunun için de eğitim devrimine ihtiyacımız var.

Zincirin halkaları gibi olsa da gerçek bu...

Başka hedefler ve yöntemleri çözüm olarak göstermek bu gerçeği gizlemiyor.



13.12.2022 tarihinde Milat Gazetesi'nde yayımlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.