Siyasetin biriken tüm sorunlarının bir anda nasıl da deşarj olduğuna hep birlikte şahit olduk.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Kemal Kılıçdaroğlu’na
yönelik açıktan olmayan eleştirileri dün itibarıyla ayyuka çıktı.
Akşener’in haklı olduğu yerler var.
Öncelikle gerek CHP’li gerek ise DEVA, Gelecek, Demokrat ve
Saadet Partili kurmayların aday seçiminde rasyonel yani akılcı değerlere
göre hareket edileceğini ortaya koymuş, anketler ile parti içi temayül
yoklamalarının ele alınacağını söylemişlerdi.
Meral Hanım, ortak aklın işletilemediğini söyleyerek
anketlerde öne çıktığını iddia ettiği İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ABB Belediye
Başkanı Mansur Yavaş’ın adlarını masaya sunduğunu dile getirdi.
Anketler yerine parti temayüllerini ortaya koyan bir
yaklaşım pek de rasyonel sayılmaz.
Bu yönüyle sayın Akşener haklı...
Yok, haklı değilse o zaman Kılıçdaroğlu’nun belediye başkan
adaylarına karşı daha fazla oy aldığı anketleri göstermesi gerekiyor.
Buraya kadar tamam ama bir de Ortak Aklı öne çıkaran Akşener’in
5 siyasi partiyi ortak akıl olarak görmemesi sorunu var.
2018 seçimlerinde ortak akıl ile ortak aday çıkarılmasını
reddeden ve yekten kendisini aday olarak ortaya koyan bir Akşener’in yine
benzer bir çıkışı yapması açıkça söylediği değerlerle çok da uyumlu değil.
Peki bu işin arkasında ne var?
İYİ Parti tipik sağ siyasetin parti için sert rekabetini
ortaya koyan bir siyaset tüm Türkiye'nin önünde yürütüyor.
Akşener’in yapmak istedikleri ile partinin talepleri
arasında farklar vardır.
Kemal Kılıçdaroğlu için de bu geçerli olsa da Kemal bey
bunları bir şekilde yönetebildi.
Meral Hanım bu anlamda CHP’nin emanet vekilleriyle kurulan
bir parti olması ve başta merkez parti olmak için çok yönlü ekiple çok yönlü
söylem geliştirmesinin kurbanı oldu.
Önce demokratlık söylemi ortaya koyuldu ama tutmadı.
Sonra ülkücü sonra ise istibdat karşıtı söylemlerle ilerlendi
ama yine yeterli karşılık bulunmadı.
Bu nedenle Sinan Ateş (muhakkak hesabı sorulması gereken vahşi bir cinayet) cinayeti gibi somut olaylara tutunmak
zorunda kaldı.
Çok çetrefilli bir siyasi zemin olduğu açıkça görülüyor.
Partideki iktidarı devam ettirebilmek için daha fazla
milletvekili alınmasını sağlamak da bu süreçte önemli bir hedef oldu zira “Ben
Başbakan olacağım!” diyerek kendisini sınırlayan Akşener’in daha sonra bu
sözünden dönmeye çalışsa da karşılık bulamadığını gördük.
En son talepler Başbakan yetkileriyle donatılmış bir Cumhurbaşkanı
Yardımcısı olunması noktasına kadar geldi.
Yalnız böyle bir ilan HDP oylarının Millet İttifakı’nın
ortak adayından uzaklaşılması anlamına da gelebileceği için CHP tarafından açıkça
desteklenmedi.
Yapılan seçim projeksiyonlarında Cumhurbaşkanı adayını
çıkaracak siyasi partinin fazladan en az 4 puan fazla oy alacağı görülünce
Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti’den CHP’ye oy kaymasına göz yumamayacağı ortaya
çıktı.
Ve o zamandan beri İmamoğlu ve Yavaş ile daha da yakınlaşan
bir Akşener gördük.
Hatta Sayın Akşener bir ara alternatif olabilecek Bolu Belediye
Başkanı Tanju Özcan’a bile fırsat vermeye çalıştı.
Zira kendisini gösterdiği ve arkasında durduğu bir ismin
ortak aday olması o isim CHP’li bile olsa bahsi geçen 4 puanın partisine geleceği anlamına geliyor.
Bir de milletvekili sayılarının Cumhurbaşkanı’nın kazanılması
durumunda ittifak üyeleri arasında bakanlık paylaşımında etkili olması İYİ
Parti’yi ve Akşener’i çıkmaz yola soktu.
Dün yapılan açıklama ile masayı dağıtmayan Akşener’in söylediklerinden çok söylemedikleri de çok önemli...
İmamoğlu ve Yavaş’ın isimlerinin zikredilerek bağımsız adaylığa cesaretlendirilmesi aslında bu iki ismin bu saatten sonra aday olmalarının tamamen önünün kapattı.
Zira bu isimlerin adaylığının kabul edilmesi diğer 5 siyasi
parti yönetiminin seçmenleri nazarında büyük bir itibar kaybetmesi anlamın
geleceği ortada olan bir gerçek...
O zaman ne olacak derseniz Kılıçdaroğlu’nun önünde iki
seçenek var:
1-İmamoğlu ve Yavaş’ın Kılıçdaroğlu’na açıkça bağlılıklarını ilan etmeleri nedeniyle bu iki ismin Kemal Bey'in iradesi dışında hareket etmesi
CHP seçmeni nezdinde itibarsız kalacağı anlamına geleceği için Kılıçdaroğlu, diğer 4 partiye de sorarak bu isimleri Başkan Yardımcısı adayı ilan edebilir ve
Akşener’in "çok oy alacak senaryosunu" tamamıyla yürürlüğe koyarak Akşener’in
eleştirilerini boşa çıkarabilir.
Bu durumda İYİ Parti’den CHP’ye çok ciddi bir oy geçişi olması
oldukça olası bir senaryo olacaktır.
Ama bu seçenek bir kişinin bile oyunun değerli olduğu bir seçimde İYİ
Parti içinde küskünler yaratabilir ve protesto oy ya da tepki oyuna neden
olabilir.
Kemal Bey'in siyaset yapış tarzı nedeniyle bu seçeneği
gündeme getireceğine çok ihtimal vermiyorum.
Bu senaryo Akşener’i ve İYİ Parti tabanını memnun edecek
milletvekili ve bakan pazarlıklarıyla ancak gerçekleşebilir.
2-Diğer ve güçlü seçenek ise aynen 2018’de olduğu gibi tüm
siyasi parti liderlerinin aday olması ve seçimin ikinci tura kalması durumunda
muhalefetin tek adayda doğal bir şekilde birleşmesi şeklinde olabilir.
Muhalefetin tabanlarının birbirine küstürülmeden seçime götürülebileceği en makul seçenek bu gibi görünüyor.
Muhalefetteki bu karışıklığın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimi öne alma düşüncesini daha güçlendirdiği senaryoda görece elini daha da güçlü hale getiriyor.
Seçime kadar daha da çeşitlenecek alt senaryolar olduğunun da unutulmaması gerekiyor.
04.03.2023 tarihinde Milat Gazetesi'nde yayımlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
0 yorum: