7 Aralık 2021 Salı

YENİ MODELDE ASGARİ ÜCRET NE OLACAK?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çin Modeli” olarak açıkladığı yeni ekonomik yaklaşımın merkezinde düşük faiz ve ulusal paranın değerinin ihracat yapan diğer ülke paralarına göre daha avantajlı bir düzeyde tutulması anlayışı yer alıyor.

Merkez Bankası’ndan gelen faiz indirimleri sonrasında Türk Lirası’nın yabancı paralara karşı yüzde 50’ye yakın değer kaybı yaşaması ülkenin emeğinin ucuzlatıldığı eleştirisine neden oluyor.

AK Parti’nin 20 yıllık iktidarında ne oldu da bir anda ekonomide büyük bir değişime gidildi?

Madde madde sayalım:


İdeal bir ekonomide bütçe disiplinini sağlayarak para politikasında sıkı bir duruş ile fiyat istikrarının sağlanması beklenir.

Ekonomideki ana amaç refahla birlikte büyümeyi artırmaktır.

Bunu yapabilmek için ülkenin tüm imkânları masaya yatırılır.

Eğitim ve yönetim sistemi, bölgenin sağladığı avantaj ve dezavantajlar, teknolojik ve sosyolojik yeterlilik, adalet ve liyakat uygulamaları vs. gibi birçok madde göz önünde bulundurularak dünyada en avantajlı olduğu ürün ve hizmetler tespit edilerek diğer ülkelere karşı rekabetçi olmaya çalışılır.

Neoliberal politikaların gereği olarak görülen bu duruma adapte olamayan ülkeler, ucuz iş gücü ile kapitalist sistemin emperyalist dürtülerine oynayarak “daha fazla kâr” arzusu ile yanıp tutuşan şirketleri memnun edip istihdam ve teknoloji transferi sağlamaya çalışırlar.

Türkiye ekonomisi, ev ürünleri teknolojisinde orta seviyede kendisine yer bulurken yüksek teknoloji ürünleri üretmede ise istenilen başarıyı maalesef sağlayamamaktadır.

Eğitim sisteminde yapılan hiçbir reform, teknolojik dönüşümü sağlayacak girişimciliği getirememiştir.

Şüphesiz bunların nedenlerine girildiği zaman vesayet ile mücadeleden ülkedeki siyaset anlayışının birbirini tüketen boyutta olmasına kadar birçok madde sayabiliriz.

Önemli olan kısım ise 2000’lerin başında uygulanan IMF programıyla gelen fiyat istikrarının yanında AB üyelik süreciyle birlikte gelen güvenin getirdiği doğrudan yabancı yatırımların yapıldığı şartların çok uzağında olduğumuz gerçeğidir.


- Erdoğan’ın uzun liderlik sürecinde AB’nin verdiği söz ve hataları suratına vurmasına Avrupalı liderlerin tepkisi,

- ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında yük olarak gördüğü Türkiye’yi artık merkeze almadan bölgede politika üreterek PYD ve diğer rahatsız edici aktörlerle iş tutulması,

Türkiye’nin Batı’dan yatırım almasını neredeyse imkânsız hâle getirdi.

Finansal piyasalara giren paralar dışında doğrudan yabancı yatırım konusunda teşvik edici bir düzenin kurulamaması yüksek kur yaklaşımından dolayı düşmeyen bir cari açığa neden olmaya devam etti.

Üretimin yeterli olmadığı buna rağmen tasarrufların da artırılamadığı düzleme ulaştık.

Yeni model ile süreç tersine çevrilmek isteniyor.

Cumhurbaşkanı olumlu geri dönüşler için yaz dönemini işaret etti.

Sanayicilerle yaptığım konuşmalarda ihracat odaklı iş yapanların epey memnun olduğunu gözlemledim.

OSB’lerde yer arayıp da bulamayanlar var.

Bu haberlere rağmen halkın alım gücündeki hissedilir düşüşü ortadan kaldıracak bir asgari ücret oranının belirlenmesi kolay olmayacak.

Çin modeli merkeze alınırsa Çin’de bir işçinin maliyetinin 360 ABD doları olması Türkiye’nin de bu hedef üzerinden bir belirlemeye gitmesini mecbur bırakacaktır.

TL’nin şu aşamada yeterli düşüş gösterdiği göz önünde bulunursa daha fazla faiz indirilemeyeceği gerçeği ile fiyat istikrarın sağlama zorunluluğu Merkez Bankası’nın kura müdahale etmesine neden oldu.


Yaptığım hesaplamalara göre asgari ücret olarak 3 bin 600 liranın üzerinde bir artış yapılacağı ama bu rakamın üzerinin ancak bütçeden karşılanabileceğini söyleyebilirim.

Gergin geçen bütçe görüşmelerinde mevcut bütçenin eridiği eleştirileri bir yandan yapılırken asgari ücret için daha fazlasını sağlayacak kaynağın nereden bulunacağı oldukça önemli bir hâle gelmiş oluyor.

BAE, Katar ve belki sonrasında Suudi Arabistan ile yürütülen süreçte uzak duran Batı sermayesine alternatif bir Arap sermayesi arayışı olduğu görülüyor.


Başarı sağlanması, sistemin işleyişini de vatandaşın refahını da artıracak adımların atılmasını kolaylaştıracaktır.

Aksi takdirde yeni salgınların kapıya dayandığı ve kapanmaların konuşulduğu bir zamanda iyice daralan ekonomiyle girilecek 2022 yılı oldukça zor geçecektir.

 


07.12.2021 tarihinde Milat Gazetesi'nde yayımlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.





0 yorum: