Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çin Modeli” olarak açıkladığı yeni ekonomik yaklaşımın merkezinde düşük faiz ve ulusal paranın değerinin ihracat yapan diğer ülke paralarına göre daha avantajlı bir düzeyde tutulması anlayışı yer alıyor.
Merkez Bankası’ndan
gelen faiz indirimleri sonrasında Türk
Lirası’nın yabancı paralara karşı yüzde 50’ye yakın değer kaybı yaşaması ülkenin
emeğinin ucuzlatıldığı eleştirisine neden oluyor.
AK Parti’nin 20 yıllık iktidarında ne oldu da bir anda ekonomide büyük bir değişime gidildi?
Madde madde sayalım:
İdeal bir ekonomide bütçe disiplinini sağlayarak para
politikasında sıkı bir duruş ile fiyat istikrarının sağlanması beklenir.
Ekonomideki ana amaç refahla birlikte büyümeyi
artırmaktır.
Bunu yapabilmek için ülkenin tüm imkânları masaya yatırılır.
Eğitim ve yönetim sistemi, bölgenin sağladığı avantaj
ve dezavantajlar, teknolojik ve sosyolojik yeterlilik, adalet ve
liyakat uygulamaları vs. gibi birçok madde göz önünde bulundurularak dünyada en
avantajlı olduğu ürün ve hizmetler tespit edilerek diğer ülkelere karşı rekabetçi olmaya
çalışılır.
Neoliberal politikaların gereği olarak görülen bu duruma
adapte olamayan ülkeler, ucuz iş gücü ile kapitalist sistemin emperyalist
dürtülerine oynayarak “daha fazla kâr” arzusu ile yanıp tutuşan şirketleri
memnun edip istihdam ve teknoloji transferi sağlamaya çalışırlar.
Türkiye ekonomisi, ev ürünleri teknolojisinde orta seviyede
kendisine yer bulurken yüksek teknoloji ürünleri üretmede ise istenilen başarıyı maalesef sağlayamamaktadır.
Eğitim sisteminde yapılan hiçbir reform, teknolojik dönüşümü sağlayacak
girişimciliği getirememiştir.
Şüphesiz bunların nedenlerine girildiği zaman vesayet ile
mücadeleden ülkedeki siyaset anlayışının birbirini tüketen boyutta olmasına
kadar birçok madde sayabiliriz.
Önemli olan kısım ise 2000’lerin başında uygulanan IMF
programıyla gelen fiyat istikrarının yanında AB üyelik süreciyle birlikte gelen
güvenin getirdiği doğrudan yabancı yatırımların yapıldığı şartların çok uzağında
olduğumuz gerçeğidir.
- Erdoğan’ın uzun liderlik sürecinde AB’nin verdiği söz ve hataları
suratına vurmasına Avrupalı liderlerin tepkisi,
- ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında yük olarak gördüğü Türkiye’yi
artık merkeze almadan bölgede politika üreterek PYD ve diğer rahatsız edici
aktörlerle iş tutulması,
Türkiye’nin Batı’dan yatırım almasını neredeyse imkânsız
hâle getirdi.
Finansal piyasalara giren paralar dışında doğrudan yabancı
yatırım konusunda teşvik edici bir düzenin kurulamaması yüksek kur yaklaşımından
dolayı düşmeyen bir cari açığa neden olmaya devam etti.
Üretimin yeterli olmadığı buna rağmen tasarrufların da artırılamadığı düzleme ulaştık.
Yeni model ile süreç tersine çevrilmek isteniyor.
Cumhurbaşkanı olumlu geri dönüşler için yaz dönemini işaret
etti.
Sanayicilerle yaptığım konuşmalarda ihracat odaklı iş
yapanların epey memnun olduğunu gözlemledim.
OSB’lerde yer arayıp da bulamayanlar var.
Bu haberlere rağmen halkın alım gücündeki hissedilir düşüşü
ortadan kaldıracak bir asgari ücret oranının belirlenmesi kolay olmayacak.
Çin modeli merkeze alınırsa Çin’de bir işçinin maliyetinin
360 ABD doları olması Türkiye’nin de bu hedef üzerinden bir belirlemeye gitmesini
mecbur bırakacaktır.
TL’nin şu aşamada yeterli düşüş gösterdiği göz önünde
bulunursa daha fazla faiz indirilemeyeceği gerçeği ile fiyat istikrarın sağlama
zorunluluğu Merkez Bankası’nın kura müdahale etmesine neden oldu.
Yaptığım hesaplamalara göre asgari ücret olarak 3 bin 600
liranın üzerinde bir artış yapılacağı ama bu rakamın üzerinin ancak bütçeden
karşılanabileceğini söyleyebilirim.
Gergin geçen bütçe görüşmelerinde mevcut bütçenin eridiği
eleştirileri bir yandan yapılırken asgari ücret için daha fazlasını sağlayacak
kaynağın nereden bulunacağı oldukça önemli bir hâle gelmiş oluyor.
BAE, Katar ve belki sonrasında Suudi Arabistan ile yürütülen süreçte uzak duran Batı sermayesine alternatif bir Arap sermayesi arayışı
olduğu görülüyor.
Başarı sağlanması, sistemin işleyişini de vatandaşın refahını da artıracak adımların atılmasını kolaylaştıracaktır.
Aksi takdirde yeni salgınların kapıya dayandığı ve
kapanmaların konuşulduğu bir zamanda iyice daralan ekonomiyle girilecek 2022 yılı oldukça zor geçecektir.
07.12.2021 tarihinde Milat Gazetesi'nde yayımlanan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
0 yorum: